Haber

Lolective Tabula Rasa: Sosyal Travmaları Hatırlamak ya da Hatırlamamak Bizi Nasıl Etkiler?

John Locke tarafından ortaya atılan tabula rasa kavramı, insan zihninin doğuştan gelen bilgiye sahip olmadığı, beynimizin Tabula rasa olduğu şeklindedir. (boş bir sayfa)olduğunu iddia eden bir önerme değildir.

Son zamanlarda Tabula rasa kavramıyla ilişkilendirdiğim şey, kolektif hafızamız oldu. Ülkemizin diğer ülkelere göre daha fazla kriz dönemi yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Kriz zamanlarında hayatta kalmaya çalışırken kullandığımız başa çıkma mekanizmaları her zaman işlevsel olmayabilir. Dayanışma, yardımlaşma ve yardımlaşmanın çığır açan örneklerini sergilediğimiz bir gerçek. Bu muhtemelen toplumumuzun en güçlü ve en uygun yönüdür. Ancak karşılaştığımız ağır travmalarla baş edebilmek için duygularımızı bastırmaya ve güçlü görünmeye çalışırız. Yaşadığımız korkunç anıların üzerine sis perdesi çekerek, “normalleşme” adı altında zihinlerimizi boş bir sayfaya dönüştürmek istiyoruz. Bu da toplumsal hafızamızı zayıflatır ve bizi sorgulamaktan uzaklaştırır.

Rutine dönüş, normalleşme ile karıştırılmamalıdır!

Rutine dönüş, günlük işlevselliği sürdürebilmeyi içeren bir kavramdır. Özellikle beyin sarsıntısı gibi kırılganlığımızın farkına vardığımız, kontrol kaybı yaşadığımız dönemlerde; gelecek planları yapmak (Ne yiyeceğini planlamak gibi basit bir plan bile olabilir.) Dönebilirsek olaydan önceki rutinlere dönebiliriz, dönemezsek yeni rutinler oluşturmak bize kontrolün bizde olduğunu hissettirir. Beynimiz bilinmeyeni sevmez ve onu bir tehdit olarak görür. Bu nedenle özellikle kriz dönemlerinde belirsizliğe toleransımız oldukça azalmaktadır.

Yaşanan travmalardan sonra, ne kadar istesek de hayatımızda bir şeyler değişir. Normalleşme adı altında yaptığımız davranışlar aslında bir eskiye özlem ve eskiye dönme çabasıdır. Ama kendimizi uyuşturmaktan başka katkısı yok.

Travmalar travmayla iyileşir!

Her birey, yakın zamanda yaşadığı travmatik olayla, çocukluğunda yaşadığı eski travmalarla karşılaşır. Yani aslında, son travma çocukluk çağı travmasını tetikliyor. Bastırmaya çalıştığımız duygular kriz zamanlarında su yüzüne çıkar. Güzel hissetmenin tek yolu travmadan kaçmaya ve onu unutmaya çalışmak yerine travmayla yüzleşmek ve onun etrafında büyümektir. Çünkü onu ne kadar bastırmaya çalışırsak çalışalım, travmatik anı aslında oradadır. Travma tedavisinin amacı travmayı ortadan kaldırmak değildir. Terapide, travma tetikleyicileriyle nasıl başa çıkacağımızı öğreniriz.

Tarih, hatırlanmadığı zaman tekerrür eder!

Kendimize ve dolaylı olarak topluma yapabileceğimiz en büyük yetkinlik, hatırlamaktır. Anılarımızın etrafındaki sisi kaldırdığımızda, yaşadığımız kriz durumlarının ardındaki gerçeklerle yüzleşme fırsatı buluyoruz. Toplumsal hafıza güçlendikçe, sığındığımızda sığındığımız “kadercilik” anlayışının önünü açıyor. kişisel olarak almaya çalışır ve bununla baş edemez.

zayıf değilsin Sen İnsansın!

İçinde yaşadığımız kültür bize duygularımızı bastırmayı ve her zaman güçlü görünmeyi öğretti. Bazılarımız acısını belli etmek yerine karşılaştığı olaylara kızdı. Bazıları uyuşmuş hissetti. Bazılarımız ağladı. Kriz zamanlarında köpüren duygulardan farklı şekillerde bahsetsek de, çoğumuz bunları uzun vadede saklamayı tercih ederiz. Bitiş noktasına gelene kadar duygularımızdan kaçar, sonra patlarız. Bu da duygularımızın yanlış kaynaklara yönlendirilmesini ve ifade ediliş biçimini olumsuz etkiler.

Kaçmaya çalıştığınız duygular, olağandışı bir duruma verilen olağan tepkileri içerir ve mutlaka zihinsel bir sorun anlamına gelmez. Sosyal düzeyde psikososyal destek sağlamak ve gerekirse bireysel terapiler de bu dönemde çok değerlidir.

instagram

habercungus.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu